Prof. Dr. Mustafa Adak hocam ile Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi'nde gerçekleşen "Roma Dönemi Küçük Asyası'nda Yollar ve Mil Taşları" sempozyumundan bir anımız.
Kıymetli dostum ve meslektaşım Av. Yiğithan Yücel'in "Dijital Ortamlarda Müzik Eserinin Korunması" (İstanbul: Aristo, 2024) başlıklı yapıtı, alanında oldukça özgün ve güncel bir katkıdır. "Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu Bağlamı" başlıklı I. bölümde, eser kavramı ve müzik eserinin tanımlaması yapılmış, müzik eseri üzerinde eser sahibinin hakları konusu manevi haklar, mali haklar, çoğaltma hakları, yayma hakkı, temsil hakkı, umuma iletim hakkı açısından ele alınmıştır. Yapıtın "Eserden Kaynaklı Mali Hakkı Konu Edinen Sözleşmeler" başlıklı II. bölümde ruhsat, lisans ve devir sözleşmesi bakımından ortak hükümler, meslek birliği ile akdedilen sözleşmeler ve edisyon sözleşmesi konuları incelenmiştir. "Dijital Ortamdaki Eylemlerin Telif Hakkı İhlali Teşkil Edip Etmediğinin Değerlendirilmesi" başlıklı IV. bölümde, link verme (linking), yüzeysel link verme (surface linking), derin link verme (deep link), çerçeveleme ve gömülü link, yayın manipülasyonu...
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Tarih Bölümü'nde Ögretim Üyesi Dr. Erman Şan tarafından verilen "Doğu Avrupa Türk Tarihi" dersinde 31/10/2024 tarihinde "Avrupa'da Hunlar" başlıklı sunumumun fotoğrafları. Tarihte Doğu-Batı çatışması olgusuyla, buna mukabil göçebe-yerleşik medeniyetlerin çatışması olguları ve göçebe imparatorlukların doğuş nedenlerine dair genel bir girişten sonra, ana hatlarıyla Avrupa Hunlarının tarihi, Batı ve Doğu Roma İmparatorlukları ve Cermen boylarıyla münasebetleri, arkeolojik bulgular içerisinde kafatası deformayonu, Hun kazanları, Hun sanatı konuları ile tarihyazımında, literatürde, destanlarda ve sanatta Hunlar ve Attilâ imgesi konularını değerlendirdim. Aralıksız iki saat süren sunumda, geleceğin tarihçileri olacak öğrencilerden gelen sorular da son derece nitelikliydi. Beni davet ederek bu sunumun gerçekleşmesine vesile olan Öğr. Üyesi Dr. Erman Şan'a, bu özel günümde yanımda olan ve bu etkinliği fotoğraflayan karde...
"Birinci Cihan Harbinden sonra, Avrupa roman ve hikâyecileri, mikroskop altında seyreder gibi, insan oğlunun anları üzerinde durdular. Anlarda yeni bir insan, yeni bir hayat tarzı keşfettiler. Bir İngiliz romancısı alelâde bir insanın yirmi dört saatlik hayatını bin sayfada anlattı. Eserlerinden çoğu dilimize de çevrilmiş olan Fransız romancısı Duhamel, Saleven isimli başlıca kahramanının herkesinkine benzeyen hayatını, bütün teferruatı ile hikaye etti. "Sait Faik, hikâyelerini bu cereyandan ilham alarak vücude getirmiştir. Tarık Buğra da aynı cereyanı takip ediyor. Fakat yukarıda da dediğim gibi hayat görüşü, mevzuları ve üslûbu ile kendine has bir hikâye yaratmağa muvaffak oluyor. "Bu hususiyetler nelerdir? 'Oğlumuz'u bitirip, üzerine düşününce ilk göze çarpan şey, Tarık Buğra'nın hemen hemen bütün hikâyelerini insanın hayatına hâkim olan yıkıcı ve diriltici kuvveti, yâni hayatı, iradeyi, ümidi ve kahramanlığı galip çıkarmasıdır. Bu tarafı ile Tarık Buğra, ...